Duâ; bir çağrı, bir yakarış, küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya, arzdan, arzlılardan semalar ötesine bir yöneliş, bir talep, bir niyaz ve bir iç dökmedir. Duâ eden, kendi küçüklüğünün ve yöneldiği kapının büyüklüğünün şuurunda olarak, fevkalade bir tevazu içinde Rabbinin istediklerine cevap vereceği inancıyla el açıp yakarığa geçince, bütün çevresiyle beraber semavilebir ve kendini ruhanilerin “hay-hû”su içinde bulur. Böyle bir yönelişle mü’min, ümit ve arzu ettiği şeyleri elde etme yoluna girdiği gibi, korkup endişe duyduğu şeylere karşı da en sağlam bir kapıya dayanmış ve en metin bir kaleye sığınmış olur.
Duâyı, Duâ Kahramanı Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem)
yaptığı kelimelerle yapmak, adeta O’nun ellerinin arkasında ellerimizi açmak, Rabbinden istemiş olduğu şeyleri istemek, sığınmış olduğu şeylerden Allah’a sığınmak duânın kabul olması açısından önemlidir
Dua kelimesi, sözlük anlamı bakımından “çağırmak, seslenmek, istemek; yardım talep etmek” anlamına gelir. Aynı zamanda “küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya doğru yapılan talep ve niyaz” anlamında isim olarak da kullanılır. Dini bir terim olarak dua, bir kulun bütün benliğiyle Yüce Allah’a yönelerek O’ndan isteklerde bulunması ve bu amaçla gerçekleştirilen bir ibadet şeklidir.[1]
Bununla birlikte, dua, insanın acizlik, fakirlik, muhtaçlık ve kendi gücünün yetersizliği bilinciyle, tevazu içinde, sonsuz Rahmet’e yönelerek isteklerini O’ndan dilemesinin özel bir biçimi olarak da tanımlanmıştır.[2]